Moda dünyasında yenilikçi ve multidisipliner yaklaşımıyla dikkat çeken Yağmur Kural ile ilham verici bir söyleşi gerçekleştirdik. Berlin ve İstanbul merkezli çalışan Kural, görsel sanat ve moda stilistliği alanlarında altyapı sistemlerinden algılanan değerlere, moda imajlarının dönüşümüne kadar geniş bir perspektifte çalışmalar yürütüyor. Vogue Portekiz, L’Officiel, Elle, Hothothot Magazine ve daha birçok prestijli yayında yer alan projeleriyle tanınan Kural, yaratıcı endüstrilerde estetik standartları yeniden tanımlama misyonuyla hareket ediyor. Bu söyleşimizde onun yaratım sürecinden ilham kaynaklarına ve moda dünyasına bakış açısına dair konuştuk.
1- Bize yaratıcı sürecini anlatır mısın? Bir fikri, hatta bir giysiyi nasıl parçalarına ayırıp yeniden bir şeyler yaratıyorsun?
Yaratıcı sürecim, genellikle bir hikâye ya da duygu etrafında şekilleniyor. İlham aldığım kavramları parçalara ayırıp yeniden inşa ederken sezgilerime ve deneyselliğe güveniyorum. Moda tasarımı ve heykel eğitimi almış biri olarak, kıyafetleri yalnızca bir giysi olarak değil, heykelsi birer form olarak görüyorum. Bu da bana, geleneksel kalıpların dışına çıkma özgürlüğü tanıyor.
Geometrik formlar en çok ilgimi çeken alanlardan biri; bir giysinin formunu bozup onu yeni bir yapıya dönüştürmek sürecin en heyecan verici aşamalarından biri oluyor. Bazen fiziksel malzemelerle çalışırken, bazen de dijital dünyadan beslenerek fiziksel ve sanal arasındaki sınırları sorguluyorum. Bu iki dünyanın kesişimi, yeni anlatılar ve deneyimler yaratmamı sağlıyor. Spontane kararlar ve teknik müdahaleler sürecimin ayrılmaz bir parçası. Bir çekim esnasında oluşturduğum stylingi bile 360 derece düşünüyor, her açıdan nasıl farklı bir hikâye anlatabileceğine odaklanıyorum. Her aşamada yeni olasılıklar keşfetmek, benim için en heyecan verici kısım—çünkü her proje, bir dönüşüm ve keşif süreci.
2- Çalışmalarında yapay zeka araçları kullanıyor musun? Varsa, hangi araçlar senin için vazgeçilmez oldu?
Evet, yapay zekayı hem keşif hem de üretim sürecimde bir araç olarak kullanıyorum—ama yalnızca bir araç değil, aynı zamanda bir işbirlikçi olarak da görüyorum. AI tabanlı görsel üretim sistemleri, zihnimde beliren soyut imgeleri hızla somutlaştırıyor; bazen bir eskiz, bazen de yeni bir boyut açan tamamlayıcı bir dokunuş haline geliyor. Dijitalde yarattığım formlar kimi zaman fiziksel tasarımlara dönüşüyor, kimi zaman da AI ile insan elinin birleştiği hibrit çalışmalara evriliyor. Adope programlari, Midjourney ve DALL·E gibi araçlar, fikirleri özgürce şekillendirmeme yardımcı oluyor. Yapay zeka, benim için sadece bir hızlandırıcı değil, aynı zamanda tasarım sürecine yeni perspektifler kazandıran bir keşif alanı.
3- Son zamanlarda seni en çok ne heyecanlandırıyor ya da neye kafayı taktın? Modayla, sanatla ya da başka bir şeyle ilgili olabilir.
Son zamanlarda kafaya taktığım şey Almanca öğrenmek. Bunu yalnızca bir dil öğrenme süreci olarak değil, yaptığım işle de özdeşleştiriyorum. Almanca’da bir kelimenin sonuna eklenen birkaç harfin anlamı tamamen değiştirmesi ya da fiillerin cümle sonunda belirmesi gibi karışık yapılar, bana styling sürecimi hatırlatıyor. Farklı noktalardan parçalar toplayıp, üst üste koyarak yeni anlamlar yaratmak—tıpkı bir kıyafeti katmanlandırmak ya da alışılmadık formları bir araya getirerek bambaşka bir siluet oluşturmak gibi. Bu süreç bazen karmaşık ve zorlayıcı olsada, parçalar yerine oturduğunda ortaya çıkan sonuç her zaman heyecan verici.
4- Bugüne kadar yaptığın işler arasında seni en çok “sen” yapan, seni tanımlayan projeler hangileri?
Bugüne kadar yaptığım işler arasında, beni en çok “ben” yapan projeler, moda ve sanatı bir araya getirdiğim çalışmalar oldu. Özellikle heykelsi formlar yaratmak, fiziksel tasarımın sınırlarını zorlayan projeler üretmek ve yeni nesil tasarımcılarla iş birliği yapmak, kreatif vizyonumu en iyi yansıtan unsurlar arasında. Buna en güncel örneklerden biri, Issue Magazine için gerçekleştirdiğim çalışma. Bu projede, form ve siluetler üzerine yaptığım deneysel yaklaşımlar, estetik anlayışımı ve tasarım dilimi en iyi şekilde ortaya koyuyor.
5- Moda normlarını ve sınırları zorlayan başka bir tasarımcı ya da sanatçı seçecek olsan kim olurdu? Seçme sebebin ne olur?
Moda normlarını ve sınırlarını zorlayan bir isim seçecek olsam, Hussein Chalayan olurdu. Onun tasarımlarındaki mimari ve teknolojiyle iç içe geçmiş deneysel yaklaşım beni her zaman büyülemiştir. Kıyafetleri sadece bir giysi olarak değil, bir anlatı, bir dönüşüm nesnesi olarak ele alması benim de tasarım anlayışıma çok yakın. Formları yeniden düşünme şekli, hareketi ve işlevselliği bir araya getirişi gerçekten ilham verici.
