CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında!

CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında! CyberPet 2. sayısı yayında!

BEN BİR İKONUM

BEN BİR İKONUM

BY Nilsu Öztürk

moda

1 Şubat 2025

Çekim konseptini oluşturmak

Kendimizi çevrelemek için seçtiğimiz nesneler—ister mobilya parçaları, ister moda ürünleri ya da sanat eserleri olsun—sadece işlevsel veya dekoratif değil, aynı zamanda kişisel ve sosyal kimliklerimizle derinden bağlantılıdır nesnelerdir. Bu bağlamda, "BEN BİR İKONUM" fotoğraf çekimi, sahip olduğumuz veya sahip olmayı arzuladığımız nesneler aracılığıyla nasıl bir zevk edindiğimizi ve bir kimlik inşa ettiğimizi keşfetmeye odaklanıyor. Bu çekim, özellikle ikonik sandalyelere odaklanıyor. Sandalye, kolları, bacakları, oturağı ve sırtıyla desteklediği bedeni hem değiştirir hem de yansıtır, bu da onu insana en yakın mobilya parçası yapar. Hatta antropomorfiktir (insan biçimli). Bu nedenle, kullanıcısının kişisel dokunuşunu ve fiziksel izlerini taşıyan bir nesneyi temsil etmek için sandalyeden daha iyi bir örnek yoktur. Ve bu fotoğraf çekiminin ardındaki konsepti somutlaştırmak için daha iyi bir nesne de olamaz.

YARATICI DELÜZYONLAR:

Hadi başa dönelim ve "BEN BİR İKONUM"un nasıl ortaya çıktığına bir göz atalım. Bu çekimin ardındaki fikir, Georges Perec'in "Şeyler" adlı kısa öyküsünden ilham aldı. "Şeyler", beyaz yakalı işleri ve ilerici zevkleriyle karakterize edilen, rahat bir burjuva-bohem (bobo) yaşam tarzı süren Parisli bir çift olan Jérôme ve Sylvie'nin hikayesini anlatır. Gelişen pazarlama sektöründe çalışırlar, ancak görünüşte kıskanılacak bir hayatları olmasına rağmen, Jérôme ve Sylvie sıklıkla daha fazla eşyaya sahip olma arzusu içinde bulurlar kendilerini—ihtiyaçtan değil, sosyal statülerini yükseltmek ve rafine zevklerini sergilemek için. Zarif mobilyalar, şık kıyafetler ve lüks aksesuarlar hayal ederler; bunların hepsi, Fransız üst sınıfındaki arzuladıkları yeri temsil eder. Roman, büyük ölçüde onların mevcut sahip oldukları ile arzularını karşılaştırır ve artan memnuniyetsizliklerini ve kaygılarını vurgular.

Bu hikaye sadece tüketim eleştirisi değildir, aynı zamanda hepimizin hayat hedeflerimiz konusunda hissettiği kaygıyı yansıttığı için, yakınlık kurabileceği bir kaynaktır. Arzular, özellikle sağlıksız bir şekilde ele alındığında, yorucu olabilir. Ancak bu arzular, yani daha iyisini isteme hali, sadece yüzeysel değildir; en azından öyle olmak zorunda değildir. Arzular bizi dünya hakkında daha fazla öğrenmeye ve zevklerimizi keşfetmeye teşvik eden yaratıcı delüzyonlar olarak da görülebilir. Julia Fox'un da dediği gibi: “Delüzyonel olun! Tıpkı önemli olan herkesin delüzyonel olduğu gibi… onlar bulundukları yeri hesaplamadılar, sadece inandılar ve öyle oldular.” Üstelik bugün, 2024 yılında, Jérôme ve Sylvie'den çok daha büyük zorluklarla karşı karşıyayız. Bu sert gerçeklikte bir kimlik duygusu oluşturmak bile bir başarıdır ve rafine "delüzyonlarımız", içinde yaşadığımız dünyada yol almamıza yardımcı olur.

cover image

İKONİK OLMAK:

Çekimde, psikolojimizi temsil etmek için bir tasarım nesnesi seçtik, ancak neden onu tanımlamak için "ikon" kelimesini kullanıyoruz? Bu çekimde, bazıları tasarım tarihinde çoktan yerini almış, bazıları ise bu statüye ulaşmayı hedefleyen ikonik sandalyelere yer verdik. Peki sandalyeyi temsil eden kişi ikonik mi? Bu sorunun tek bir doğru cevabı yok, ancak "ikonik" kelimesinin kullanımı burada çok önemli. Bu, özellikle çevrimiçi ortamda sıkça kullanılan bir terim. Eminim milyon kez “Ikonik!” yazan bir yazı veya yorum görmüşsünüzdür. Birçok kişi ikonik olmayı ya da en azından öyle algılanmayı arzular. Bugünlerde bu, genellikle kendini nasıl sunduğuna göre başarılıyor. Yani insanlar gerçekten ikonik (ikonik ne anlama geliyorsa) olmak zorunda değil sadece öyle algılanmaları yeterli. Bu çekim, birinin sahip olmayı arzuladığı tasarım sandalyede vücut bulurken, bu delüzyonun içinde nasıl "ikonik" görünebileceğini temsil ediyor. Çünkü kişi böyle bir tasarım nesnesine sahip olarak, izleyenlere "rafine zevklerini" gösterebileceğine inanıyor.

On yılı aşkın süredir, sosyal medya insanların kimliklerini ve zevklerini sunma biçimlerini etkiliyor. Yaptığı şey; genellikle yaratıcı delüzyonlarımızı yüzeysel ve zevklerimizi geçici hale getirmek. Ama bu tuzağa düşmeyelim. Yaratıcı delüzyonlarımızdan en iyi şekilde yararlanalım! Pinterest'te gördüğümüz güzel sandalyeyi sadece kaydetmekle yetinmeyelim, hayran olduğumuz sandalye OLALIM. Onu araştıralım. Tasarımcısı hakkında okuyalım. Yüzeyin ötesine geçelim. İlgi alanlarımızda otantik olalım. Onları sadece “belli bir şekilde" algılanmak için araçlar olarak görmeyelim. Yaratıcı delüzyonlarımızı kucaklayalım! Ve umarım, görsellerin ötesine geçerek kendimizi çevrelediğimiz şeylerin ardındaki konsept ve fikirleri takdir edebiliriz.