Röportaj: Nuvit Tiryaki & Tugsem Soner
Sosyal medyada sunulan “ideal” filtreli görüntüler veya gündemde olan yapay zekayla oluşturulmuş sanal moda influencerlarının, avatarların “kusursuz beden” temsilleri, bireylerin kendi görünüşleri üzerindeki algılarında derin izler bırakıyor. Son yıllarda giderek artan "Beden Dismorfik Bozukluğu" bu değişimlerle birlikte daha geniş bir kitleye yayılıyor.
“Beden Dismorfik Bozukluğu (BDB), kişinin beden görünümü ile ilgili herhangi bir kusur veya soruna odaklanıp, bunun üzerine aşırı bir şekilde düşünüp, yoğun endişe duymasıdır. Kişinin kusuru, bir hayal ürünüdür veya önemsenmeyecek kadar küçüktür. Ancak yaşadığı kaygı, sosyal yaşamında, iş yerinde ve diğer alanlarda işlevselliğini bozmaktadır.”
Uzm. Klinik Psikolog Esma Uygun’la beden memnuniyetsizliği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Beden dismorfik bozukluğu yaşayan bireylerin günlük hayatları nasıl etkileniyor? Bu rahatsızlığın, özellikle işlevsellikteki bozulma, sosyal ilişkiler ve duygu durumları üzerindeki etkileri nelerdir?
Hepimiz zaman zaman dış görünümümüz ile ilgili mutsuz ve huzursuz hissedebiliriz. Beden dismorfik bozukluğu olmayan kişiler için bu durum gelip geçici düşüncelerdir, ilgili konuya birkaç dakikalarını harcarlar. Kendilerini rahatsız hissettikleri konu neyse görünümlerini değiştirmek için ufak çabalar gösterirler ve yaşamlarına işlevsellikleri bozulmadan devam edebilirler. BDB olan bireyler bunu başaramazlar. Saatlerce veya günlerce görüntüleri üzerine düşünüp sıkıntı yaşayabilmektedirler. BDB olan bireylerin işlevselliklerindeki bozulma majör depresyon, sosyal anksiyete ve intihar düşüncelerine neden olabilmektedir.
Beden memnuniyetsizliğinin farklı alt grupları ve yaygınlığı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Çeşitli çalışmalarda, BDB’nin genel popülasyondaki yaygınlığı %2 olarak bildirilmiştir. Bu oran, bozukluğun karakteristikleri nedeniyle farklı kültürlerde değişmektedir. Daha az sıklıkta görülen bir BDB alt grup ise, kişinin kendisiyle değil, başka birisinin görünüşüyle ilgili uğraşısının arttığı durumdur. Genellikle yakın çevreden bir kişinin görünüşünde yeterince düzgün olmayan bir özellik olduğu düşüncesiyle sıkıntı yaşarlar. Kişinin kendisi ve yakın çevresindeki diğer insanlar bu kusuru görmese de bu kişi, yakınına ameliyat olması için dahi ısrar edebilmektedir.
Bugün hem kadınlarda hem de erkeklerde beden memnuniyetsizliğinin hemen hemen aynı oranda arttığı araştırılmalarda gösteriliyor. Erkeklerin de BDB’nin diğer bir alt türü olan “kas dismorfisi” (büyük ve kaslı görünme ile ilgili zihinsel ve fiziksel uğraş) ile meşgul oluğunu biliyoruz.
Kültürel ve sosyal faktörlerin beden imajı üzerindeki etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Tarihsel örneklerle bu ilişkiyi açıklayabilir misiniz?
İdeal beden tanımı yıllar içinde birçok kez değişime uğramıştır ve bugün de bir kültürden diğerine farklılık göstermektedir. Beden ölçüsü ve şekli her zaman zenginlik ve sosyal statünün bir işareti olarak görülmüştür. Kaynakların kısıtlı olduğu zamanlarda etine dolgun bedenler havalı ve modaya uygun olarak görülürdü. Çünkü bu durum bireylerin iyi yemek yiyebilecek güce sahip olduğunun ve kadınların doğurganlığının göstergesiydi.
Tarihsel kaynaklara baktığımızda taş devrinde bile geniş, yuvarlak hatlı, şehvetli kadın heykellerini görmek mümkün. 1800'lü yıllarda şehvetli kadın vücudunun popülerliği devam ediyordu ancak kadınlar bu yıllarda bellerini inceltip vücutlarından kum saati figürü yaratmak için korse giymeye başladılar. 19. yüzyılın ortalarındaki ideal beden ölçüsüne göre göğüsler ve kalçalar büyük, bacaklar ise kalın olmalıydı, zayıflıksa hala hastalıklarla ilişkilendiriliyordu. Dünyada, kıvrımsız beden görüntüsü 1920'lerde başlamış, genç görünmenin, yaşamda başarılı ve zengin olmanın göstergesi haline gelmiştir. 1970’lerden beri ince olma ve genç görünme ideali ile karşı karşıyayız.
BDB'nin ortaya çıkmasında ve yaygınlaşmasında medya temsillerinin rolü nedir? Sosyal medyada kullanılan filtrelerin ve düzenleme araçlarının BDB üzerindeki etkileri nelerdir?
İçinde yaşadığımız kültürün ve ağırlıklı olarak medya kültürünün beden görünümümüze ilişkin algımız üzerinde oldukça büyük bir etkisi var. Beden imajımızı, kültürün sesi olan medyanın verdiği mesajlarla görmekteyiz. Bu nedenle çoğunlukla kendi bedenimizi gerçekçi bir bakış açısıyla göremiyoruz. Medya tarafından sunulan ideal beden görünümüne ulaşabilmenin ve bu görünümü sürdürebilmenin olanaksızlığının farkındayız ancak yine de bu baskıyı her birimiz belirli oranlarda hissediyoruz.
Fotoğraf filtreleri gerçek ve fantezi arasındaki sınırın bulanıklaşmasına neden oluyor ve ideal beden imgesine sahip olabileceğimize ilişkin bir yanılsama yaratıyor. Dış dünyanın bu baskısı, görünümlerimiz üzerine çok fazla zaman, emek ve para harcamamıza neden oluyor ve tüm bunları yapmak istememize rağmen “kusursuz” görünme arzusunun çengeline takılıyoruz.
Güzellik endüstrisindeki pazarlama stratejilerinin, bireylerin öz saygısı ve beden imajı üzerindeki etkileri nelerdir?
Diyet, kozmetik ve moda endüstrisi bize neye ihtiyaç duyacağımızı dayatıyor ve ürünlerine ihtiyaç duymamıza sebep oluyor. Kilomuz standardın üzerindedir, yeterince sıkı bir vücudumuz yoktur, cildimiz kırışmıştır, nemsizdir, saçımız cansızdır, dudağımız incedir... Yaşımız ne olursa olsun “Bunlar sizin için gereklidir.” mesajı alırız. Tahmin edilmesi olanaksız bir döngüyle güzellik anlayışımız bu girdabın içinde hapsoluyor. “Bunu yaparsam bedenimden memnun olacağım.” yanılsaması ve bir türlü ulaşamadığımız beden idealleri bu kısır döngüden çıkmamıza engel oluyor.
Güzellik kültürü kendimizi kıyaslayabileceğimiz bir referans noktası veriyor. Bazılarımız medyada gördüklerini, bazılarımız arkadaşlarının söylediklerini, bazılarımız ise ailelerinin söylediklerini referans alıyor. Bu karmaşada neyi referans alacağımızı iyi düşünmemiz gerekiyor.
Moda dergilerinin ve güzellik sektöründe çalışanların BDB’nin farkındalığındaki sorumluluğu nedir?
Diyet, moda, reklam ve eğlence sektörlerinin her biri beden idealinin gelişmesine önemli katkıda bulunmaktadır. Reklamlar, filmler ve moda sektörü kadınlarda ince bedenleri ve tek tip yüzleri, erkeklerde ise kaslı bedenleri seçiyor. Günümüzde moda tasarımcılar her tip beden görünümüne uygun tasarımlar yapmaya başladı ancak katetmemiz gereken çok daha uzun bir yol olduğunu düşünüyorum. Beden çeşitliğinin temsillerinin gösterilmesi moda dünyasının etik ve evrensel sorumluluğudur.
Beden memnuniyetsizliği konusunda pozitif değişimler yaratmak için ne gibi adımlar atılabilir?
Medyanın genç insanlara dayattığı “beğenilirsen sevilirsin” mesajı toplumun sosyal genetiğini etkiliyor. İnsanların davranışının genetiği ve sosyal genetik birlikte ilerler. Bu nedenle ne okuyoruz, ne izliyoruz, kimlerle vakit geçiriyoruz, başarılı olmak, değerli hissetmek ve beğenilmek için imaj- biçim üzerinden mi, içerik üzerinden mi harekete geçiyoruz diye sorgulayıp, kendimize bir ayna tutmalıyız.
Artık, diyet, moda ve kozmetik endüstrisinin dayattığı gerçekçi olmayan ideallere uymak için zaman ve para harcamak yerine, farklı beden görünümlerini kabullenme ve kucak açma zamanı. Bizler ambalajımızdan çok daha fazlasıyız. Öz değerimiz, bilgeliğimizde, aklımızda, değerlerimizde, becerilerimizde ve yeteneklerimizdedir. Elbette öz bakım ve iyi görünmek için gayret gösterelim ancak gerçekçi beklentilerle iç dünyamızda denge kurmalıyız.